Kâinatın Rabbini ve O’nun dinini hatırlatan ve İslâmiyet alametleri olan şeair adeta cemiyete ait bir ubudiyettir. Ubudiyetin şiarı olan ibadetler de akaidi ve imanî hükümleri kavi ve sabit kılmakla meleke haline getiren, Hâlık ile abd arasında pek yüksek bir nisbet ve şerefli bir râbıtadır.

İslâm şeâiri olan ibadetlerin içinde şeâir-i azamdan olan ve kula “Sen benim Rabb-i Rahimimsin, ben senin aciz bir abdinim” hakikatli sözünü söyleten savm yani oruç İslâm alâmetlerinin en parlak ve muhteşem ibadetlerinden biridir.

Ramazan-ı Şerif’te muntazam bir ordu hükmüne geçen ehl-i imanı, günlük hayat akışının gafletinden kurtaran, nimetlerin umulmadık yerlerden gelişini hatırlatan, azametli ve intizamlı bir kulluk tavrıyla “Buyurunuz” emrini beklemelerini temin eden de savm ibadetidir. Bütün semavî dinlerde kadim bir ibadet olan oruç, nefsanî hevesleri törpüleyerek ve firavunlaşan nefsi terbiye ederek izzetli bir kulluğun yolunu açar.

On bir ay boyunca hakikî açlık hissetmeyen ve nimetlerin kıymetini derk edemeyen insana; hakikî ve halis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarı olan savm İslâm’ın beş esasından birisi olarak emredilmiştir.

Mü’min, kendini Rabbine ulaştıran en selâmetli tarîk olan acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolunun kapılarını bir bir açıp; istediğinde o nimeti elde edemediğini görüp acizliğini, yeryüzüne serilmiş nimet sofralarında hiçbir malikiyeti olmadığını anlayıp fakirliğini kabul ederek, insaniyeti gereği hemcinsine göstermekle mükellef olduğu ihsanı bilerek, fıtratındaki şefkat vasıtasına binip tefekkür ülkesine vasıl olabilir.

Orucun farz kılınması ile Kur’an’ın nüzulünün bir arada, Ramazan ayında bulunması hem Ramazan-ı Şerif’e “Kur’an Ayı” unvanını hem de oruç ile Kur’an arasında sağlam bir rabıtanın husulünü netice vermiştir.

Bu bağı Said Nursi “Kur’an’ı yeni nazil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitabat-ı İlâhiyeyi güya geldiği ân-ı nüzulünde dinlemek ve o hitabı Resul-ü Ekrem aleyhissalatü vesselamdan işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrail’den, belki Mütekellim-i Ezelî’den dinliyor gibi bir kudsî halete mazhar olur” şeklinde ifade etmiştir.

“O Ramazan ayı ki insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’ân onda indirildi” kudsi ayetiyle, Ramazan’da milyonlar hafızlar, melekler ve ruhanîler, canlı ve cansız bütün mevcudatla beraber âlem-i İslam tek bir mescid hükmüne geçip; beraberce Kur’an ve kâinat ayetlerini hem halleri hem de dilleriyle okuyorlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi buraya girin